Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.01.2020 tarihli ve 2015/1206 E., 2020/31 K. sayılı kararı
İlk derece mahkemelerince yaygın olarak silah kullanılan her yaralama eyleminde kavga olayının bir bütün olduğu değerlendirmesiyle sanığın TCK md. 86/3-e uyarınca silahla yaralama suçuna ilişkin cezalandırılması yoluna gidilse ve teşebbüs hükümleri uygulanmasa da silahın kullanıldığı ancak yaralamaya sebebiyet vermediği, mağdurun yaralanmasının silah yüzünden gerçekleşmediği olaylarda Yargıtay’ın görüşü eylemin silahla yaralamaya teşebbüs olarak değerlendirilerek sanık hakkında TCK’nın 86/2, 86/3-e ve 35. maddeleri uyarınca uygulama yapılırken tamamlanmış basit yaralama suçu için öngörülen cezanın altına düşmeyecek şekilde bir ceza belirlenmesi gerektiği yönündedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.01.2020 tarihli ve 2015/1206 E., 2020/31 K. sayılı kararı;
“Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık … ile katılan …’ın, Soma ilçesi, Cuma Mahallesi, Cezaevi Sokak üzerinde karşılaştıkları, aralarındaki önceye dayalı husumet nedeniyle çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine sanık …’nin yumruk atmak suretiyle katılanı yaraladıktan hemen sonra üzerinde taşıdığı sustalı bıçağı eline alarak katılana doğru salladığı ancak isabet ettiremediği olayda;
Sanık …’nin kavgada katılana yumruk atmak ve hemen ardından bıçak sallamak şeklindeki hareketlerinin hukuki anlamda “tek bir fiili” oluşturduğu, TCK’nın 43/3. maddesindeki istinai düzenleme nedeniyle zincirleme suç hükmünün uygulanamayacağı ve yine sanığın hukuki anlamda tek fiili nedeniyle iki farklı suçun oluşmaması karşısında TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima koşullarının bulunmadığı hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak somut olayda tamamlanmış yaralama suçuna sebebiyet veren bir hareketin yanında silahla (sustalı bıçakla) işlenmiş ancak teşebbüs aşamasında kalmış başka bir hareket daha bulunmaktadır. Bu durumda, sanık hakkında tamamlanmış kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/3-e maddesi uyarınca yapılacak artırım birtakım adaletsiz sonuçlara neden olacaktır. Şöyle ki, somut olaya benzer şekilde gerçekleşen ancak yaralamanın daha nitelikli olduğu (örneğin failin attığı yumrukla mağduru hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığı ya da mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine neden olduğu) bir olayda, failin mağduru nitelikli şekilde yaraladıktan hemen sonra mağdura bıçak sallayıp isabet ettirememesi durumunda, fail hakkında TCK’nın 87/1. maddesinin son cümlesi uyarınca 5 yıldan az olmayacak; TCK’nın 87/2. maddesinin son cümlesi uyarınca ise 8 yıldan az olmayacak şekilde bir cezaya hükmedilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkacak olup teşebbüs hükümlerinin de uygulanmayacak oluşu karşısında; cezanın alt sınırdan belirlenmesi durumunda amacına ulaşmayan eylemden dolayı fail hakkında ilk örnek olayda fazladan 2; ikinci örnek olayda ise fazladan 3 yıl hapis cezasına hükmedilmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Bu şekilde ortaya çıkan adaletsiz sonuçlar, TCK’nın 3. maddesinde “adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi”ni düzenleyen kanun koyucunun iradesine aykırı olacaktır. Öte yandan itiraznamedeki düşüncenin kabulü hâlinde ise, silah kullanılan bir yaralama suçu, takibi şikâyete bağlı bir suç hâline gelecek ve yine kullanılan silahın müsadere edilemeyeceği sonucu ortaya çıkacaktır. Bu şekilde ortaya çıkan adaletsiz sonucun da kabul edilmesi mümkün değildir. Bu durumda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmünün ne şekilde tesis edileceği, başka bir ifadeyle uygulanacak kanun maddelerinin ne olması gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır. Kasten yaralama suçundan verilecek cezada bir artırım nedeni olarak öngörülen suçun silahla işlenmiş hâlinin teşebbüs aşamasında kalması, genel norm ile aynı hukuki yararı koruyan özel norm niteliğinde olup genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları da ihtiva etmektedir. Böyle bir durumda “özel normun önceliği” ilkesi uyarınca olaya genel norm değil özel normun uygulanması gerektiğinden, somut olayda sanığın silahla kasten yaralama suçuna teşebbüsten sorumlu tutulması gerekmektedir. Ancak ortada basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte tamamlanmış bir yaralamanın var olduğu da göz önüne alındığında, işlenen fiille orantılılık ve hakkaniyet ilkeleri gözetilerek teşebbüs hükmünün düzenlendiği TCK’nın 35. maddesi uyarınca cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilmek suretiyle belirlenecek ceza, tamamlanmış basit yaralama suçu için öngörülen cezanın altına düşmeyecek şekilde belirlenmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma ilamının (1) numaralı paragrafındaki “eylemin silahla yaralama olarak değerlendirilmesi gerektiği, mağdur sanık … hakkında TCK’nin 86/3-e maddesinin uygulanması suretiyle cezada artırıma gidilmesi gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde” cümlesinin çıkartılarak yerine “eylemin silahla yaralamaya teşebbüs olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sanık hakkında TCK’nın 86/2, 86/3-e ve 35. maddeleri uyarınca uygulama yapılırken tamamlanmış basit yaralama suçu için öngörülen cezanın altına düşmeyecek şekilde bir ceza belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle” ibaresinin eklenmesine, Cumhuriyet savcısının temyiz taleplerinin içeriğine göre aleyhe yönelen temyiz bulunmadığından sanığın ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkının Yerel Mahkemece gözetilmesine karar verilmelidir.“
İlk derece mahkemelerince yaygın olarak silah kullanılan her yaralama eyleminde kavga olayının bir bütün olduğu değerlendirmesiyle sanığın TCK md. 86/3-e uyarınca silahla yaralama suçuna ilişkin cezalandırılması yoluna gidilse ve teşebbüs hükümleri uygulanmasa da silahın… pic.twitter.com/FIatdtFGtu
— Av. Bedirhan Şimşek (@avbedirhansim) March 3, 2024