Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 20.05.1991 tarihli ve 1991/131 E., 1991/166 K. sayılı kararı
HÜKÜM ÖZETİ : Mahkemenin sanığın ikrarını bölerek bir kısmına itibar edip bir kısmına itibar etmemekle çelişkiye düşmesinde isabet görülmemiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 1991/131 E., 1991/166 K.
Sanık Atilla’nın 1984 doğumlu maktule Sevgi’nin ırzına geçmeye kalkışma suçundan beraatine, onu öldürmek suçundan TCK.nun 448. maddesi uyarınca 24 sene ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve 6.000.000 lira manevi tazminatın sanıktan alınarak katılanlara verilmesine ilişkin, (İzmir Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen re’sen de kabili temyiz hüküm C. Savcısı, katılanlar ve sanık vekilinin temyizi üzerine Birinci Ceza Dairesi’nce incelenerek, 17.9.1990 gün ve 1877/2161 sayı ile;
“1- Yasal yetkisi bulunmadığından müdahiller vekillerinin duruşmalı tetkikat isteminin reddine,
2- Temyiz dilekçesini usulen mahkemeye tevdi ve hakime havale ettirmeyen C. Savcısının temyiz talebinin Usulün 292. maddesi sarahatı vechile reddine,
3- Sanık ve müdahil vekilinin temyizine hasren yapılan incelemede;
a) …Irza geçmeye kalkışmaktan verilen beraat hükmünün istem gibi onanmasına,
b) Sanığın kesit tutanağı, otopsi ve ölüm muayene raporu ve şahadeti gibi maddi ve hukuki delillerle desteklenmeyen, aksi sabit olmayan ve devamlılık arz etmeyen savunması vechile beraatine karar vermek gerekirken serbest irade ürünü olduğu kuşkulu salt hazırlık ifadesiyle bazı varsayımlara bağlı kalınarak yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi,
İsabetsizliğinden bozulmuş ve bozma mahiyetine göre sanığın tahliyesine karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 7.2.1991 gün ve 1990/270-1991/10 sayı ile;
“Poliste dövüldüğüne ilişkin raporu bulunmayan ve olay saatlerinde evde yalnız olduğu saptanan sanık yakalanıp karakola getirildiğinde yarım saat içinde suçu ikrar etmiş ve bir gün sonra olay yerini göstermiştir.
Sanıktan önce gözaltına alınan babası bırakıldığında komşularına “Sevgi’yi oğlum öldürmüş poliste ikrar etti” demiştir.
Cesedin konulduğu çuval ve bağlandığı ipin benzerleri de sanığın bahçesinde boks yaptığı çuval olarak keşfen görülmüştür” biçimindeki açıklamalarla direnmiştir.
Bu hüküm de sanık vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden, dosya C. Başsavcılığı’nın bozma isteyen 10.4.1991 gün ve 985 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu’nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Olay günü kendisinden nar koparmasını isteyen küçük maktuleye, nar koparmak için ağaca çıkan sanığın ağaçtan düşmesine maktulenin güldüğü, buna sinirlenen sanığın tokat atıp onu bayılttığı, evlerinin yakınlarında bulunan metruk bir odaya görüp anüs yoluyla ırzına geçmeye çalıştığı, başkaları gelir korkusuyla bu fiilini tamamlamadan boğarak öldürdüğü iddiasıyla açılan davada Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın öldürme suçunun sübutuna ilişkin olduğu görülmektedir.
Görgü tanığı bulunmayan olayda sanık kollukta “.. maktuleye nar koparmak için çıktığını ağacın dalı kırılınca yere düştüm. Bu duruma maktule güldü. Ben de sinirlenip bir tokat vurdum, bayılıp yere yığıldı. Kafası taşa gelmiş olacakki ağzından köpükler gelmeye başladı. Evden su getirip içirmeye çalıştımsa da içiremedim. Bu durumda evine götüremeyeceğimi düşünerek nar ağacının yakınındaki boş eve götürüp yatırdım. Orada kilotunu çıkartıp anüsüne erkeklik uzvumu soktum, ancak boşalamadım. Gelen olur korkusuyla kalkıp kilotunu çekip, eteğini düzelttim. Sonra da iple boynundan boğup öldüğüne kanaat gelince çuvala koydum..” biçimindeki açıklamalarda bulunup suçu ikrar etmiş, ancak sonraki aşamalarda ikrarına ilişkin bu beyanın baskıya dayalı olduğunu belirtip yüklenilen suçu işlemediğini savunmuştur.
Yerel Mahkeme, sanığın bu ikrarına dayanarak mahkumiyetine karar vermişse de, bu ikrar oluşa ve fenni delillere uygun düşmemektedir. Şöyleki:
1- Maktuleye tokat vurulması sonucu yere düşerek yıkılıp kaldığı ve ağzından kopuk geldiği ifade edilmişse de, otopside, gerek saçlı deri iç yüzünde ekimoz ve hematon gerekse trakeade asfiksili ölümü kabul edebilecek yabancı bir cisme (sıvı veya katı) rastlanmadığı, maktulenin ağız burun bölgesinin kapatılması sonucu ortaya çıkan asfiksiden öldüğü, tokat atmak suretiyle böyle bir asfiksili ölümün meydana gelmesinin mümkün olmadığı, canlı iken boyun bölgesinin iple sıkılması halinde ceset kokuşsa bile telem izine rastlanacağı, anüs ve dış genital organlarında kokuşma dışında özellik bulunmadığı 31.8.1989 tarihli otopsi raporu ve bu rapora ek olarak düzenlenen 21.2.1990 tarihli raporla saptanmıştır.
2- Sanığın bahçesinde bulunan nar ağaçlarından nar koparmak için ağaca çıkmaya gerek olmadığı, keşfen belirlenmiştir.
3- Maktulenin boğulduğu ip ile öldürüldükten sonra içine konulduğu çuval benzerinin sanığın bahçesinde bulunduğuna ilişkin Polis Memuru tanık Fatih’in beyanı dışında delil ekte edilememiştir.
4- Maktule ile sanık aileleri arasında husumet bulunduğuna dair iddiada bulunulmamıştır.
Görüldüğü gibi, itibar edilip mahkumiyet hükmüne dayanak yapılan sanığın ikrarı oluşa ve açıklanan bu delillere ters düşmektedir. Kaldı ki mahkeme sanığın ikrarını bölerek bir kısmına itibar edip bir kısmına itibar etmemekle çelişkiye düşmüş ve bu çelişki nedeniyle öldürme nedenini dahi açıklayamamıştır.
Bu nedenle, yüklenilen suçu işlediğine ilişkin hakkında inandırıcı deliller bulunmayan sanığın aksi kanıtlanmayan inkara yönelik savunmalarına itibar edilmesi gerekirken oluşa ve fenni delillere ters düşen ve zora dayalı olduğu belirtilen zabıtadaki beyanına ve bazı varsayımlara dayanılarak mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi M. B. TÜZİNAL; direnme kararının Haklı nedenlere dayandığını belirterek hükmün onanması yönünde oy kullanmıştır.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA), 20.5.1991 gününde istem gibi oyçokluğuyla karar verildi.