Talebimiz Üzerine Verilen İnfazın Durdurulması Kararları
1.Tebligatın usûlsüzlüğünden bahisle gerçekleştirdiğimiz infazın durdurulması talebine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesince verilen infazın durdurulmasına ilişkin karar;
Türkiye'de tebligatların önemli bir kısmı 7201 sayılı Tebligat Kanunu'na aykırı bir şekilde yapılır. Bu durum özellikle sanığın avukatı olmadan yargılandığı ve sanığa yapılan tebligat ile mahkûmiyet hükmünün kesinleştirildiği durumlarda önem kazanır. Tebligatın usûlsüzlüğünün… pic.twitter.com/nirjWKWGU0
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) May 17, 2024
2. Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü kişinin masumiyetinin ispatına engel değildir. Ekli tweette hukuki dayanağı detayları ile anlatıldığı üzere önceden dinlenmemiş tanık anlatımlarını içerir dilekçe ile değişen tanık beyanlarını içerir dilekçenin Mahkemesine sunulması şeklindeki CMK md. 311/1-e kapsamındaki yeni delilin varlığına binaen gerçekleştirdiğimiz yargılamanın yenilenmesi talebimizin kabule şayan olduğuna, infazın durdurulması talebinin kabulü ve hükümlünün serbest bırakılmasına karar verilmesine ilişkin 04.04.2024 tarihli ilk derece mahkemesi kararı;
Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü kişinin masumiyetinin ispatına engel değildir. Ekli tweette hukuki dayanağı detayları ile anlatıldığı üzere önceden dinlenmemiş tanık anlatımlarını içerir dilekçe ile değişen tanık beyanlarını içerir dilekçenin Mahkemesine sunulması şeklindeki CMK md.… pic.twitter.com/I3TnAKFPQ9
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) April 4, 2024
3. Kanun yararına bozma başvurusu devam ettiği ve henüz karar verilmediği aşamada ilk derece mahkemesince infazın durdurulması mümkündür. İstinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ilk derece mahkemesi kararına karşı CMK md. 309 uyarınca kanun yararına bozma yoluna tevessül edilmesi yönünde Adalet Bakanlığına başvuruda bulunulması ve Adalet Bakanlığınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına kanun yararına bozma yoluna gidilmesi yönünde talepname gönderilmesi hâlinde Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma yoluna gidildiği hususu ilk derece mahkemesine bildirilir. Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma yoluna gidilmesi infazı durduran bir husus değildir. Bakanlık tarafından kanun yararına bozma yoluna gidilmesine ilişkin talepnamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ilgili Ceza Dairesine kanun yararına bozma başvurusu yapılması ve Daire tarafından karar verilmesi uzun zaman alabilir ve bu durum kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün infazı devam eden hükümlü sanığın mağduriyetine sebebiyet verebilir. İnfazın durdurulması hâlinde hükümlünün açık ceza infaz kurumuna veya denetimli serbestliğe ayrılması mümkünse bu noktada kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasının sanık veya müdafiince ayrıca Mahkemesinden talep olunması gerekir. Pek tabi bu koşullar bulunmasa dahi mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasının talep edilmesi mümkündür. Örnek olayda, kanun yararına bozma talebimizin yerinde görülerek Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması yoluna gidilmesi üzerine hükümde kanun yararına bozma yoluna gidilmesini gerektirir ağır hukuka aykırılıkların bulunduğu, infazın devamının hak ihlâline sebebiyet vereceği gerekçesi ile kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün infazın durdurulması talebinde bulunmamız üzerine ilk derece mahkemesince infazın durdurulmasına karar verilmiştir;
Kanun yararına bozma başvurusu devam ettiği ve henüz karar verilmediği aşamada ilk derece mahkemesince infazın durdurulması mümkündür.
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) June 4, 2024
İstinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ilk derece mahkemesi kararına karşı CMK md. 309 uyarınca kanun yararına bozma yoluna… pic.twitter.com/yfFFmWmVLq
4. 08/07/2021 tarihi öncesinde işlenen suçlar açısından açısından seri muhakeme usûlüne tabi olan suç, seri muhakeme usûlüne tabi olmayan bir suç ile birlikte işlense dahi seri muhakeme usûlü uygulanmalıdır. Aksi hâlde karar kesinleşmiş ve infaza verilmiş olsa dahi kararın olağanüstü kanun yollarına başvuru ile düzeltilmesi ve kaldırılması mümkündür. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Ceza Dairesinin, 27/03/2024 tarihli 2023/2773 E. , 2024/46 K. sayılı kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün kaldırılmasına ilişkin kararı;
📌CMK md. 250/11'de öngörülen; "Seri muhakeme usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz." şeklindeki ek cümlenin 08.07.2021 tarihinde düzenlenmesi, özellikle Anayasa Mahkemesi'nin, 02/08/2022 tarih ve 31911… pic.twitter.com/IlZ1C4w8mE
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) March 29, 2024
5. TCK md. 191/4’teki; “Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.” şeklindeki açık hüküm gereği KADEK kararı verilip denetim süresi içerisindeki ihlâl nedeni ile dava açılması hâlinde ilk KADEK ihlâli neticesinde açılan davanın neticesi araştırılmalıdır. Bu davada beraat kararı verilmiş olması hâlinde önceki tarihli KADEK ihlâli nedeni ile KADEK kararı verilmeksizin doğrudan kamu davası açılmış olan ikinci davada durma kararı verilerek, sanık hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulması gerekir. (Aynı doğrultuda Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 25.09.2023 tarihli ve 2022/12086 E. , 2023/8038 K. sayılı kararı, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 23.11.2022 tarihli ve 2022/911 E., 2022/12153 K. sayılı kararı)
İhlâle konu KADEK kararının usûlüne uygun kesinleşip kesinleşmediği kontrol edilmelidir.
Yukarıda belirttiğim iki gerekçe ile yargılamanın yenilenmesi ve infaz durdurulması talebimizin kabulüne verilen ilk derece mahkemesi kararı;
Uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma/kullanma dosyaları incelenirken dikkat edilmesi gereken önemli detaylardan;
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) March 20, 2024
👉TCK md. 191/4'teki; "Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan… pic.twitter.com/WEzZs26GT8
6. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 18/01/2023 tarihli ve 2019/430 E. , 2023/10 K. sayılı; “Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller ‘yeni delil veya olay’ kapsamındadır. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip olacak biçimde içerikteki yeniliktir. Bu nedenle hükümlünün bildiği veya bilmesi gereken bir olay veya delil, mahkemece bilinmiyorsa veya öğrenilmekle birlikte değerlendirilmemişse yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilecektir.” şeklindeki kararı ile uyumlu bir şekilde zararın kovuşturma aşamasında giderildiği ancak mahkemeye bildirilmediği dolayısıyla etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilmeksizin tesis edilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği durumda, zararın kovuşturma aşamasında hüküm tarihinden önce giderilmesi TCK md. 168 uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiğinden yeniden yargılama ve infazın durdurulması talebimizin kabulüne ilişkin verilen ilk derece mahkemesi kararı;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 18/01/2023 tarihli ve 2019/430 E. , 2023/10 K. sayılı; "Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller 'yeni delil veya olay' kapsamındadır. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip… pic.twitter.com/FlANZxx3gZ
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) March 19, 2024
7. Çocuk mahkemeleri bu tarz hatalar yapmasa da özellikle suça sürüklenen çocukların birleştirme sonrasında ceza mahkemelerinde görülen davalarında zamanaşımı süresine ilişkin hatalı hesaplamalar yapılabilmektedir. İstinaf süreci sonrasında onanarak kesinleşen hükümlerde bu tarz bir hatanın fark edilmesi durumunda, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına CMK md. 308/A uyarınca başvuruda bulunulması ve itiraz hâlinde Daire tarafından düşme kararı verilmesi mümkündür;
Çocuk mahkemeleri bu tarz hatalar yapmasa da özellikle suça sürüklenen çocukların birleştirme sonrasında ceza mahkemelerinde görülen davalarında zamanaşımı süresine ilişkin hatalı hesaplamalar yapılabilmektedir. İstinaf süreci sonrasında onanarak kesinleşen hükümlerde bu tarz bir… pic.twitter.com/bvDqrahRgQ
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) February 23, 2024
8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 08.02.2024 tarihli 2024/15 E. , 2024/415 K. numaralı 17.04.2018 tarihinde sanığın yüzüne karşı gerekçeleri ihtiva etmeyen bir şekilde açıklanan ve gerekçeli karar sanığa ayrıca tebliğ edilmeden kesinleştirilen mahkûmiyet hükmüne karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı. Bu başvurunun, tecilli cezanın kesinleşme tarihi sonrası kasıtlı suç işlendiğinden bahisle cezanın infazının önlenmesi ve Geçici Madde 10’da düzenlenen denetim ve açık sürelerinin korunması şeklinde lehe sonuçları olmuşsa da infaz sistemimizdeki sorunlardan ötürü eski tarihli kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarına karşı yapılacak istinaf başvurularının, başvuru neticesinde ceza miktarı azalsa dahi aleyhe sonuç yaratabileceğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne karşı eski hâle getirme başvurusunda bulunduğumuz dosyada verilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 08.02.2024 tarihli 2024/15 E. , 2024/415 K. numaralı kararı;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 08.02.2024 tarihli 2024/15 E. , 2024/415 K. numaralı 17.04.2018 tarihinde sanığın yüzüne karşı gerekçeleri ihtiva etmeyen bir şekilde açıklanan ve gerekçeli karar sanığa ayrıca tebliğ edilmeden kesinleştirilen mahkûmiyet hükmüne… pic.twitter.com/k4mEXA1Tp7
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) February 23, 2024
9. Uzlaştırma kapsamında olan bir suçun uzlaştırma kapsamında olmayan bir suç ile birlikte “aynı mağdura” karşı işlenmesi hâlinde uzlaştırma kapsamında olan suç açısından uzlaştırma hükümlerinin tatbiki mümkün olmayacaktır. “Aynı mağdura” ibaresinin CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına 24/10/2019 tarihinde eklendiği de gözetilerek özellikle bu tarih öncesi gerçekleştirilen soruşturmaların bulunduğu dosyalarda farklı mağdurları olan suçlar açısından uzlaştırma hükümleri uygulanmamış olabileceğinden bu ayrıntıya dikkat etmek gerekir. Farklı mağdurları olan suçlar açısından bir suçun uzlaştırmaya tabi olmaması hâlinde dahi diğer suça ilişkin uzlaştırma hükümleri uygulanmalıdır. “Sanığın üzerine atılı özel belgede sahtecilik suçunun mağdurunun kamu olacağı, dolandırıcılık suçunun mağdurunun ise katılan olduğu, bu itibarla atılı suç açısından mağdurların farklı olduğu, bu durumda dolandırıcılık suçunun uzlaşmaya tabi olduğu” Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesinin 2021/1186 E. , 2023/1050 K. sayılı kararı;
Uzlaştırma kapsamında olan bir suçun uzlaştırma kapsamında olmayan bir suç ile birlikte "aynı mağdura" karşı işlenmesi hâlinde uzlaştırma kapsamında olan suç açısından uzlaştırma hükümlerinin tatbiki mümkün olmayacaktır. "Aynı mağdura" ibaresinin CMK'nın 253. maddesinin üçüncü… pic.twitter.com/699wIg2tAi
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) January 31, 2024
10. Önceden doğan borca karşılık verilen sahte düzenlenmiş kıymetli evrâk dolandırıcılık suçunu oluşturmaz. İlk derece mahkemeleri ve istinaf incelemesi yapan Dairelerin gözünden kaçabilen bu durumun CMK md. 308/A uyarınca her aşamada itiraz gerekçesi yapılabileceği gözetilmelidir. Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin CMK md. 308/A uyarınca yapılan itiraz neticesinde tesis ettiği beraat kararı;
Önceden doğan borca karşılık verilen sahte düzenlenmiş kıymetli evrâk dolandırıcılık suçunu oluşturmaz. İlk derece mahkemeleri ve istinaf incelemesi yapan Dairelerin gözünden kaçabilen bu durumun CMK md. 308/A uyarınca her aşamada itiraz gerekçesi yapılabileceği gözetilmelidir.… pic.twitter.com/Z8SsMfuO2l
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) January 24, 2024
11. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/11/2016 tarihli ve 2016/950 E. , 2016/436 K. sayılı kararında yer alan zorunlu müdafii görevlendirilmesinde temel cezanın gözetilmesi gerekli olduğu, hapis cezasının belirli bir oranda artırılmasını öngören nitelikli hâllerin zorunlu müdafii görevlendirilmesine ilişkin gözetilmeyeceğine dair görüşü Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/10/2021 tarihli ve 2021/2-35 E. , 2021/473 K. sayılı kararı ile değişmiş olup zorunlu müdafii görevlendirilmesinde suçun cezada artırım öngören nitelikli hâlleri de zorunlu müdafii görevlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. İlki Yargıtay’ın yargısal içtihat değişikliklerinin geriye yürümeyeceğine ilişkin içhitatı ve içtihat değişikliğinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/10/2021 tarihli ve 2021/2-35 esas, 2021/473 karar sayılı kararı ile gerçekleşmiş olması karşısında suçun nitelikli hâlleri gözetilerek müdafii atanmamış olması hususunun yalnızca 14/10/2021 tarihi itibariyle kesinleşmemiş olan ceza dosyaları açısından olağanüstü kanun yollarına başvuru hakkı teşkil edeceğidir. İkinci ise kesinleşmiş hükmün olağanüstü kanun yolları başvurusu neticesinde bozulması sonrasında yapılacak yargılamada aynı mahkûmiyet kararına hükmolunması ihtimalinde infazda yaşanacak sorunların göz önünde bulundurulmasıdır. Geçici Madde 10 uyarınca lehe infaz uygulamalarının hükmün bozulması ve sonradan tekrar infaza verilmesi ile tekrardan tatbik edilemeyeceği gözetilmeli, bozma sonrası cezanın azalıp azalmayacağı, beraat ihtimali ve olası infaz senaryoları üzerinden olağanüstü kanun yollarına başvurulup başvurulmayacağı değerlendirilmelidir. Kanun yararına bozma talepli dilekçemize binaen Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün bozma istemli talepnamesinden;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/11/2016 tarihli ve 2016/950 E. , 2016/436 K. sayılı kararında yer alan zorunlu müdafii görevlendirilmesinde temel cezanın gözetilmesi gerekli olduğu, hapis cezasının belirli bir oranda artırılmasını öngören nitelikli hâllerin zorunlu müdafii… pic.twitter.com/rMlGz9LFZj
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) December 24, 2023
12. Ufak bir detay dosyanın kaderini değiştirebilir. Sanığın hazır bulunmadığı duruşmada açıklanan mahkûmiyet hükmüne ilişkin gerekçeli karar, sanığın duruşmada bildirdiği daire numarası olan 8 yerine 9 yazılmak suretiyle tebliğe çıkartılmış ve sonrasında karar kesinleştirilip infaza verilmiştir. Tebligatın usûlüne uygun yapılmadığı gerekçesiyle temyiz ve infaz durdurma talepli olarak verdiğimiz dilekçe neticesinde dosya Yargıtay’a gönderilmiş, başvurularımız üzerine bu ilâmın tekerrüre esas alındığı diğer dosyalarda uyarlama yargılaması talebi kabul edilmiş ve neticeten de infazın durdurulmasına karar verilmiştir. Başvuruyla kesinleşmiş mahkûmiyet kararı Yargıtay’a taşınmış, hükümlünün kesinleşmiş olan 10 ay hapis cezasına ilişkin düşme kararı verilmesi ve karar infaz edildiğinden mahsuba konu edilebilir hâle gelmesi mümkün olmuştur. Dosyanın Yargıtay’a taşınmasıyla hükümlüye ait üç adet ilk tekerrür içeren ilâmdan tekerrür hükümleri ve bir adet ikinci kez tekerrür uygulanan dosyada ikinci kez tekerrür hükmünün hükümden çıkartılması sağlanmış ve hükümlünün koşullu salıverilme tarihi 4 seneye yakın erkene çekilmiştir;
Ufak bir detay dosyanın kaderini değiştirebilir. Sanığın hazır bulunmadığı duruşmada açıklanan mahkûmiyet hükmüne ilişkin gerekçeli karar, sanığın duruşmada bildirdiği daire numarası olan 8 yerine 9 yazılmak suretiyle tebliğe çıkartılmış ve sonrasında karar kesinleştirilip infaza… pic.twitter.com/MscLelmrnB
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) December 23, 2023
13. Sanığın yüzüne karşı gerekçeleri ihtiva etmeyen bir şekilde açıklanan ve gerekçeli karar sanığa ayrıca tebliğ edilmeden kesinleştirilen mahkûmiyet hükümlerinin, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin, 04.07.2023 tarihli ve 2023/1410 E. , 2023/5677 K. sayılı kararı doğrultusunda infazının durdurulması ve kararın istinafa götürülmesi mümkündür. İlgili karar ile hem sanığın tecilli hapis cezasının, erteleme süresi içerisinde suç işlediğinden bahisle açıklanmasının ve infaza verilmesinin hem de hapis cezasının önceki tarihli cezalarla içtimaya alınarak hükümlünün CGTİHK Geçici Madde 10 uyarınca 3 yıl açığa erken ayrılma ve 3 yıl erken denetim haklarının elinden alınmasının önüne geçilmiştir;
Sanığın yüzüne karşı gerekçeleri ihtiva etmeyen bir şekilde açıklanan ve gerekçeli karar sanığa ayrıca tebliğ edilmeden kesinleştirilen mahkûmiyet hükümlerinin, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin, 04.07.2023 tarihli ve 2023/1410 E. , 2023/5677 K. sayılı kararı doğrultusunda infazının… pic.twitter.com/HNz6qysJmj
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) December 22, 2023
14. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına sebebiyet veren denetim süresi içerisinde işlendiği iddia olunan suça ilişkin verilen mahkûmiyet kararının kaldırılarak ihbara konu olamayacak başkaca bir karar verilmesi (düşme, beraat) veya ihbara konu suçun infazının durdurulması hükmün açıklanmasına karar verilen dosya açısından yargılamanın yenilenmesi gerekçesidir. Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 14.04.2021 tarihli ve 2020/7174 E., 2021/8346 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır. Hükmün açıklanmasına sebebiyet veren mahkûmiyet hükmünün infazının CMK md. 308/A başvurusu neticesinde durdurulması sonrasında, açıklanmasına karar verilen hükmü tesis eden ilk derece mahkemesinin başvurumuz üzerine hükmün açıklanması sonrası verilen mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasına ilişkin verilen karar;
📌Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına sebebiyet veren denetim süresi içerisinde işlendiği iddia olunan suça ilişkin verilen mahkûmiyet kararının kaldırılarak ihbara konu olamayacak başkaca bir karar verilmesi (düşme,… pic.twitter.com/Q9p0N9c3cp
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) April 5, 2024
15. 5271 sayılı CMK md. 253/3; “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” hükmünü haizse de suçların aynı mağdura karşı birlikte işlenmesinden kastedilenin sanığın aynı iddianame içeriğinde aynı mağdura karşı uzlaştırma kapsamına giren bir suç ile uzlaştırma kapsamına girmeyen bir suç ile birlikte suçlanmasının olmadığı, suçların aynı mağdura karşı aynı zaman diliminde ve aynı olay sırasında işlenmesi hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanmaması gerektiği, sanık tarafından aynı gün içerisinde farklı saatlerde aynı mağdura karşı işlenen suçlardan biri uzlaştırma kapsamında değilse dahi diğeri açısından uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının gerekeceği açıktır. Erzurum BAM Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 23/05/2024 tarihli, 2024/10-10 E. , K. sayılı kararı ile CMK md. 308/A uyarınca itiraz talebimiz üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının gerçekleştirdiği itirazın kabulü ile müvekkil hakkında 31/07/2023 tarihi sonrasında kesinleşen mahkûmiyet ilâmının infazının durdurulmasına karar verilmiş, müvekkil hakkında Geçici Madde 10 uyarınca üç sene erken denetim hakkı tekrardan uygulanabilir olduğundan müvekkil tahliye edilmiştir. Uzlaştırmaya işaret eden değerlendirme sayesinde müvekkilin uzlaştırma ve basit yargılama usûlü hükümlerinden faydalanması mümkün kılınmıştır. Erzurum BAM Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 23/05/2024 tarihli 2024/10-10 E. , K. sayılı, aynı mağdura aynı gün içerisinde birkaç saat ara ile işlenen suçların CMK md. 253/3’te düzenlenen; “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” hüküm çerçevesinde değerlendirilemeyeceğine ve uzlaştırma kapsamına giren suça ilişkin uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiğini ifade eden kararı;
❗️5271 sayılı CMK md. 253/3; "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz." hükmünü haizse de suçların aynı mağdura karşı birlikte işlenmesinden kastedilenin sanığın… pic.twitter.com/wjWXs7LaAx
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) May 31, 2024
16. İlâm infaz edilmiş dahi olsa tekerrüre esas alınan hükümden mükerrirliğe ilişkin kısmın çıkarılması hâlinde Mahkemesinden ikinci kez mükerrirliğe ilişkin kısmın hüküm fıkrasından çıkarılması talep edilebilir. Bu durumda talebin kabulü hâlinde, kişinin ikinci kez mükerrir olarak fazladan ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin diğer cezalarından mahsubu talep edilebilir. Anayasa Mahkemesinin 30/10/2018 tarihli, 2014/17112 başvuru numaralı kararında; “Koşullu salıvermenin geri “alınması kararı kaldırılmasına rağmen -geri alınan bu karara dayanılarak- başvurucunun tutulduğu bu süre (koşullu salıverme tarihinden sonraki tutulduğu sürenin) bir başka suçtan aldığı cezadan mahsup edilmemiştir. Bu durum başvurucunun mahsup talep ettiği ceza bağlamında hapiste kalma süresinin uzamasına neden olacaktır. Bu sürenin bir başka suçtan verilen cezadan mahsubuna ilişkin yargı organlarının mahsuba karar verme bakımından takdir yetkilerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.” şeklinde koşullu salıverilmenin yanlış hesaplanmasından kaynaklanan hapiste kalma süresinin uzamasına neden olan sürenin mahsubuna karar verilmesi gerektiği işaret edilmiştir. Somut olayda ilk derece mahkemesi infazın tamamlanmış olduğundan ve başvuruda “hukuki yarar” bulunmadığından bahisle ilk başvurumuzu reddetmişse de itiraz üzerine Ağır Ceza Mahkemesince verilen karara binaen ek karar ile hükümden ikinci kez mükerrirliğe kısmın çıkarılmasına karar vermiştir;
❗️İlâm infaz edilmiş dahi olsa tekerrüre esas alınan hükümden mükerrirliğe ilişkin kısmın çıkarılması hâlinde Mahkemesinden ikinci kez mükerrirliğe ilişkin kısmın hüküm fıkrasından çıkarılması talep edilebilir. Bu durumda talebin kabulü hâlinde, kişinin ikinci kez mükerrir olarak… pic.twitter.com/im4I7Lkssv
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) May 24, 2024
17. Suçun sübutunun kabulü hâlinde sanık müvekkilin, katılanın kendisine olan borcunu ödememesinden kaynaklanan öfke ile suç işlediği ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanmamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle gerçekleştirdiğimiz CMK md. 308/A uyarınca itiraz yoluna gidilmesi talebimizin kabulü neticesinde Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca gerçekleştirilen itiraz başvurusu üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesince 07/05/2024 tarihli 2022/2158 E. , 2024/400 K. sayılı “katılanın sanığa borcunu ödememesinin haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiği” gerekçesiyle müvekkil hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün bozulmasına ilişkin verilen karar;
📌Suçun sübutunun kabulü hâlinde sanık müvekkilin, katılanın kendisine olan borcunu ödememesinden kaynaklanan öfke ile suç işlediği ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanmamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle gerçekleştirdiğimiz CMK md. 308/A uyarınca itiraz yoluna gidilmesi… pic.twitter.com/sCwNMb5lnh
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) May 15, 2024
18. Tekerrüre esas alınan ilâmın usûlüne uygun kesinleşmemiş olması hâlinde hüküm mahkemesinden tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kısmın hükümden çıkarılması talep edilmelidir. Bu talep, uygulamada hatalı bir şekilde yapıldığı üzere “yeniden yargılama” veya başkaca bir isimle değil doğrudan “hükümden tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkarılması” şeklinde talep edilmelidir. Talebimiz üzerine hükümden tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkarılmasına ilişkin ilk derece mahkemesi kararı;
📌Tekerrüre esas alınan ilâmın usûlüne uygun kesinleşmemiş olması hâlinde hüküm mahkemesinden tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kısmın hükümden çıkarılması talep edilmelidir. Bu talep, uygulamada hatalı bir şekilde yapıldığı üzere "yeniden yargılama" veya başkaca bir… pic.twitter.com/l1B8VDdzlE
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) June 14, 2024
19. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/10/2021 tarihli ve 2021/2-35 E. , 2021/473 K. sayılı kararı uyarınca suç sayılan bir suçun nitelikli hâlinin ve benzer şekilde fiilin ağırlaştırıcı neden altında işlenen şeklinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/3. maddesinde belirlenen ve zorunlu müdafi atanması için gerekli olan beş yıllık sürenin belirlenmesinde esas alınması gerekmektedir. Suçun nitelikli hâlinin beş yıllık sürenin üstünde olmasına rağmen müdafii yokluğunda yargılama yapılması nedeni ile yapılacak başvurularda başvuru yapılacak dosyadaki kararın kesinleşme tarihinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2021/2-35 E. , 2021/473 K. sayılı kararının tarihi olan 14/10/2021 tarihinden önceki tarihli olması gerektiğine dikkat edilmelidir. Zira 15.06.1949 tarihli ve 4-11 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararında belirtildiği üzere, yargısal içtihat değişiklikleri kural olarak geriye yürüyemez ve önceki tarihli olarak kesinleşmiş kararların hukuka aykırılığını gündeme getirmez.
Kanun yararına bozma talebimiz üzerine KYB başvurusu neticesinde tesis edilen Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 10.01.2024 tarihli 2023/29285 E. , 2024/272 K. sayılı kararı;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/10/2021 tarihli ve 2021/2-35 E. , 2021/473 K. sayılı kararı uyarınca suç sayılan bir suçun nitelikli hâlinin ve benzer şekilde fiilin ağırlaştırıcı neden altında işlenen şeklinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 150/3. maddesinde belirlenen… pic.twitter.com/8VBAHjGHMi
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) September 2, 2024
20. İkinci kez mükerrir uygulamasına ilişkin hükümlünün ikinci kez mükerrir kabul edildiği mevcut dosya, ikinci kez mükerrirliğe esas alınan ilâm, ikinci kez mükerrirliğe esas alınan ilâm açısından mükerrirliğe esas alınan ilâm ve mükerrirliğe esas alınabilecek potansiyel diğer ilâmlar incelenirken infazın durdurulması açısından yalnızca temsil olunan sanık adına gerçekleştirilen işlemler/eksik yapılan işlemler değil davanın diğer tarafları açısından eksik usûli işlemlerin tespit edilmesi de önem arz eder. Örneğin katılana tebliğ edilmemiş/usûlüne uygun tebliğ edilmemiş karara ilişkin hükümlü/hükümlü müdafii tarafından Mahkemesinden infazın durdurulmasının talep edilmesi mümkündür. (Tebligattan bağımsız olarak katılma hakkı bulunanın yargılamaya hiçbir şekilde dahil edilmemesi şeklindeki gerekçe ise doğrudan mahkemesine infazın durdurulması başvurusu gerekçesi olmasa da anlamlı bir olağanüstü kanun yolu başvuru gerekçesidir.) Bu noktada katılana tebliği sanığın/sanık müdafiinin talep edip edemeyeceği ve hukuki yarar tartışması yapılabilecekse de hükümlü veya müdafii olarak, kesinleşmiş olduğu varsayılan kararın katılana tebliği noktasındaki “hukuki yararınız” katılana usûlüne uygun tebliğ edilmeksizin kesinleştirilen karara karşı doğrudan kanun yararına bozma yoluna başvuramayacak olmanızdır. (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 13.10.2016 tarihli ve 2016/2458 E. , 2016/11867 K. sayılı kararı) Yine yalnızca katılanın istinaf/temyiz talebine binaen başvuruda bulunmayan sanık lehine karar verilmesi de mümkündür. Kaldı ki ceza yargılamasında hukuki yarar, dürüstlük kuralı gibi ilkelerin doğrudan uygulama alanı bulmaması gerektiği kanaatindeyim. İkinci kez mükerrirliğe esas alınan ilâmın katılana tebliğ edilmeksizin kesinleştirilmiş olmasına binaen talep üzerine infazın durdurulmasına ilişkin verilen karar ile İkinci kez mükerrirliğe esas alınan ilâmın katılana tebliğ edilmeksizin kesinleştirilmiş olmasına binaen talep üzerine ikinci kez mükerrir ilâmdan ikinci kez mükerrirliğe ilişkin kısmın çıkarılmasına ilişkin emsâl karar;
📌İkinci kez mükerrir uygulamasına ilişkin hükümlünün ikinci kez mükerrir kabul edildiği mevcut dosya, ikinci kez mükerrirliğe esas alınan ilâm, ikinci kez mükerrirliğe esas alınan ilâm açısından mükerrirliğe esas alınan ilâm ve mükerrirliğe esas alınabilecek potansiyel diğer… pic.twitter.com/eDcbDr9nXU
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) November 19, 2024
21. Sanık hakkında tesis edilen mahkûmiyet kararı içeriğinde kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmemesi durumunda tefhim ve tebliğ yasal sonuçlarını doğurmaz. İkinci kez mükerrir hükümlerinin uygulanmasına esas alınan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne karşı gerçekleştirdiğimiz istinaf başvurusunun reddine karşı istinaf başvurumuzun, esas kararın hüküm kısmında kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin belirtilmemesi nedeniyle süresi içerisinde olduğu kabulü ile tesis edilen Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 19.12.2024 tarihli 2024/5168 E. , 2024/3013 K. sayılı bozma kararı;
❗️Sanık hakkında tesis edilen mahkûmiyet kararı içeriğinde kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmemesi durumunda tefhim ve tebliğ yasal sonuçlarını doğurmaz.
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) December 19, 2024
İkinci kez mükerrir hükümlerinin uygulanmasına… pic.twitter.com/3k9vOF6iAN
22. Gerekçeli Kararın Katılana Usûlüne Uygun Tebliğ Edilmemesi Üzerine Başvurumuza Binaen Sanık Hakkındaki Cezanın İnfazının Durdurulmasına İlişkin Karar;
Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne karşı sanığın istinaf süresini geçirmiş olması hâlinde kararın katılanlara veya vefat etmişse katılanın yasal mirasçılarına usûlüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin kontrol edilmesi, kararın katılanlara usûlüne uygun olarak tebliğ edilmediğinin tespiti üzerine sanık adına infazın durdurulmasının talep edilmesi mümkündür. Yalnızca katılan adına gerçekleştirilen istinaf başvurusu da istinaf başvurusunda bulunmayan sanık açısından kesinleşmiş hükmün sanık açısından sonuçlarını ortadan kaldıracağı gibi istinaf incelemesi sırasında zamanaşımı gibi sanık lehine değerlendirilebilecek hususların değerlendirilmesini mümkün kılar. Kesinleşme tarihinin değişmesinin de infaza/tekerrüre ilişkin lehe sonuçlar yaratması mümkündür.
Ayrıca yalnızca katılan adına bir istinaf başvurusunun bulunduğu, sanığın yasal süresi içerisinde istinaf başvurusu gerçekleştirmediği durumda “aleyhe bozma yasağı” kapsamında değerlendirilebilecek bir durum bulunmadığından Yargıtay 21. Ceza Dairesinin 07.02.2017 tarihli ve 2015/9096 E., 2017/536 K. sayılı kararı, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 28.03.2018 tarihli ve 2017/2993 E., 2018/2151 K. sayılı kararı ve benzer birçok kararda ifade edildiği üzere sanığın beraatinin gerektiği yönünde sanık lehine bozma kararı verilmesi de mümkündür. Dolayısıyla yalnızca katılanın istinaf başvurusu, sanık lehine sonuç doğurabilir.
Gerekçeli kararın dosyadaki yüzlerce katılandan yalnızca ikisine usûlüne uygun tebliğ edilmemiş olmasına binaen gerçekleştirdiğimiz başvuru üzerine müvekkil sanık hakkındaki kesinleşmiş hapis cezasının infazının durdurulmasına ilişkin 11.02.2025 tarihli ilk derece mahkemesi kararı;
❗️Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne karşı sanığın istinaf süresini geçirmiş olması hâlinde kararın katılanlara veya vefat etmişse katılanın yasal mirasçılarına usûlüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin kontrol edilmesi, kararın katılanlara usûlüne uygun olarak tebliğ… pic.twitter.com/N0UZ3tYbWc
— Av. Bedirhan Şimşek (@AvBedirhanSim) February 11, 2025
23. Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek, Bulundurmak ve Kullanmak suçlarına ilişkin ceza dosyaları incelenirken özellikle KADEK kararının kaldırılması üzerine açılan davalarda, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünce çıkartılan ve yükümlülüklere uymamada ısrara gerekçe teşkil eden tebligatların usûle uygun olup olmadıkları incelenmelidir. Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünce çıkartılan tebligatların usûlsüz olduğu kabulünde KADEK kararının kaldırılması ve dava açılması kovuşturma şartı yokluğundan ötürü usûle aykırı hâle gelir. Böyle bir tespitin yapılması durumunda istinaf aşamasında kesinleşmiş dosya açısından CMK md. 308/A uyarınca itiraz yasa yoluna başvurulması talep edilebilir. Başvurumuz üzerine BAM Başsavcılığınca, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünce çıkartılan tebligatların usûlsüz olduğu ve kovuşturma şartının gerçekleşmediğine ilişkin gerekçeyle CMK md. 308/A uyarınca gerçekleştirilen itiraz başvurusuna binaen Daire tarafından verilen ikinci kez mükerrir olarak infaz edilen mahkûmiyet hükmünün infazın durdurulmasına ilişkin karar;
24. Koşullu Salıverilmenin Geri Alınması Kararının İnfazının Durdurulması;
Koşullu salıverilmenin geri alınmasına ilişkin kararlarda; infaz hesaplamasında ve koşullu salıverilme tarihinin belirlenmesine ilişkin şekli bir hatanın bulunmadığı durumlarda doğrudan bu kararlara itiraz etmenin anlamlı bir neticesi olmaz. Koşullu salıverilmenin geri alınmasına ilişkin kararlarda istisnai olarak tespit edilebilecek şekli hataları, başkaca bir tweette ele alacağım. Koşullu salıverilmenin geri alınmasına ilişkin kararlar incelenirken koşullu salıverilme kararının verildiği tarih itibariyle içtimada mevcut olan hapis cezaları, bunların kesinleşmesine ilişkin sorunlar, olağanüstü kanun yolları neticesinde elde edilebilecek olası neticeler değerlendirilmeli, yine koşullu salıverilme tarihi içerisinde işlenen ve kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne konu olmuş ilâmdaki sorunlar ele alınmalıdır. Özellikle koşullu salıverilme tarihi içerisinde işlenen suçun şikâyete tabi olması, zararın giderilmesi hâlinde ceza miktarının azalabilecek olması vs. durumlarda bu suça ilişkin mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması hükümlünün infaz edeceği süre açısından ciddi avantaj yaratabilir. Koşullu salıverilmenin geri alınması kararında; karara sebebiyet veren, koşullu salıverilme süresi içerisinde işlenen suça ilişkin kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, koşullu salıverilmenin geri alınması kararının ortadan kaldırılması ve infazının durdurulmasını gerektirir. Örnek olayda; basit yargılama usûlü uygulanmak suretiyle sonradan kesinleşen şikâyete tabi suça ilişkin 9 ay 11 günlük başka cezalarla içtimalı hapis cezasının infazının durdurulması ve bu ceza neticesinde koşullu salıverilmenin geri alınması kararının alınmasına ilişkin İnfaz Hâkimliği kararının ortadan kaldırılması ile hükümlü müvekkilin takriben ceza infaz kurumundan 2 yıl 12 gün kadar süre erken tahliye olmasının önü açılmıştır. Talebimize binaen koşullu salıverilme süresi içerisinde işlenen suça ilişkin kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması üzerine koşullu salıverilmenin geri alınması kararının ortadan kaldırılması ve infazının durdurulmasına ilişkin İnfaz Hâkimliği ek kararı;
25. Açığa İade Kararının Usûlsüz Tebligata İlişkin Gerekçe ile Kaldırılması;
Uyarı yazılarının tebligatı sırasında, ilk uyarı yazısı iade olarak döndükten sonra ikinci uyarı yazısının doğrudan yükümlünün MERNİS adresine Tebligat Kanunu md. 21/2 uyarınca tebliğe çıkartılmasının hukuka aykırılığına, itirazımız üzerine Açık Ceza İnfaz Kurumuna iadeye ilişkin İnfaz Hâkimliği kararının kaldırılmasına ve cezanın infazının denetimli serbestlik altında devam etmesine ilişkin Ağır Ceza Mahkemesi kararı;